‘kaplumbağalar da uçar’ bahman ghobadi
göynük can suyum dimağımmış
kırılan gelinciğin ipince boynu kalbim, yeni bildim kalmam tarihi aldatır artık zamanında gideceğim aynalardan aynama gerdiğim iplerde şu mahzun cambaz niye eksiltti ruhumu, günün ve hüznün
kışın ve çamurun bir kişi daha çoğalttığı katavasya
değil bu, fahişelerin ve alkolün cömertliği hiç değil
ne bir şenlik ne ilahi bir tören
konuşmasam ya bekriye çıkardı adım ya bir zahiriye
belki ümitsizliği aradım en yalın rengi
yaşadığım sokaktan henüz geçmemiş en nazik kuzgunu
ve henüz bilmediğim bir kıyıya intihar eden en hınzır ahtapotu dünyanın en garip çocuklarını aradım okunmayan kitaplarda çünkü tarih uçurumlara devrimi haykıran kadınlar büyüttü körlere birde kuşlara inandım
su boyunca duyulmadık sesler duydum
ölü ağaçlar, sağır ebabiller, dilsiz kurbağalar
vardım mı şimdi bilemem rüyamın ardındaki mezarlığa ama böyle kara savsaklanamaz böyle soğuk
herkes bir başkasının mahallesinde erginleşirken yirmidördümde kendi ulusuma kurdum fecrisadık-ı aylaklık bütünü tamamlansın burada, meczup kadınlar dilenen erkekler, şiirine sırıtan şairler
sırtlan çığlıkları çoğaltsın üvez iştahlarını
kukla seyrinden sonra açıldı perde: b a b i l d ü ş ü y o r düşsün bırak, masal kolcuları s a y ı k l a r yalanlarımızı böyle üç beş herifin uydurduğu günahlardan
arındık yine arınırız
yatağını ve dinini beğenmeyen su için değil ya bu kutlama öfkeye birde kolsuz bacaksız çocuklara inandım
ben suların sarılacağı şeyim
ya siz,
k a p a t ı n d e n i z f e n e rl e ri n i
Ali Aydemir
Ölü Kayalar Mezarlığı